Uzunca bir süredir lüsid rüyalar görüyorum, yorgun dostum. Nedenlerini sorgulayacak vakti henüz bulamamış olsam da ruhumun giderek rahatladığını hissedebiliyorum.
Dün gece, yine bir kuş gibi gökyüzünde süzülmek yerine sıradan bir şey denemek istedim. Sıradan diyorum, çünkü insan böyle bir tecrübe yaşadığında, kısıtlı vaktini boşa harcamak istemiyor. Ama “uçmak” neden? Üstelik, öyle çok da olanaksız ya da faydacı bir eylem bile değilken. Yani ne bileyim? Neden ışık hızında seyahat etmek veya bir kamyon dolusu paranın içinde yüzmek gibi şeyler istemiyorum ki? Belki de özümüzde, gereksinimlerimizi karşılamaktan daha çok, iyi hissetmek ön plandadır. Sonuçta, bir entropinin avuçlarına öylece bırakılıyoruz ve bir yanımız bizden alınanları yerlerine koymaya çalışırken, diğer yanımız zaman içinde bu saçmalıktan haz almaya başlıyor.
Sanırım giderilen ihtiyaçları mutluluk sanmak, bir canlıyı afiyetle yerken, kendi denginde bir katil ile “masumca” oynaşmak kadar saçma. Tüm bu olan bitenin bize bu kadar doğal gelmesi ise, gözlerimizdeki perdenin kapalı halde seyretmesi için en geçerli sebep gibi görünüyor.
Biliyorum, mecburuz ve yaşamaya çalışmak tam anlamıyla bir dram!