• ekokten@etu.edu.tr
  • TOBB ETÜ - BTM
Poetik
İyi ki doğdun! “Korkum”

İyi ki doğdun! “Korkum”

5. yaş günüm:

Akvaryumda yan yatan yaşlı balıkları çöpe atıyorlar.

Biz de bir gün tıpkı onlar gibi toprağa gömülecekmişiz…

Annem ve babamsa, ben büyüdüğümde cennete gideceklermiş.

Keşke aynı anda yaşlanıp hep birlikte ölebilseydik…

Bu özlemle, onca yıl ben tek başıma ne yapacağım?

Oysa, tek sevdiğim onlar!

Bu korkunç bir şey…

15. yaş günüm:

Yeterince zamanım olacağına inandığım için korkularımı şimdilik erteleme kararı aldım.

Bir süre düşünmeden yol almak en iyi seçenek gibi görünüyor.

20. yaş günüm:

Ölüm korkum biraz şekil değiştirdi; artık kendimi de düşünür oldum.

Benliğimin son bulacak olması beni derinden etkiliyor.

Belirsizlikleri ve kötü olasılıkları düşünmemeye çalışıyorum.

24. yaş günüm:

Sonunda, ben de küçüklüğümde gözlemlediğim annem ve babam gibiyim.

Yaşam döngümüzü anladım ve herkesin aynı evrelerden geçtiğini kabullendim.

Bu gayet adil gibi.

Bu yüzden, şimdilerde hayatımı geçireceğim insan ile ölebilmeyi umuyorum.

Evet, korkumun en güncel hali bu.

Ölümün bu denli kolay kabullenilebiliyor olması bana hâlâ çok garip geliyor.

32. yaş günüm:

Sonsuz bir hayatı kısa bir ömürle kıyaslarken hiç ayrılmamak gibi kusursuz temennilerde bulunmak büyük bir gafletmiş.

Beklentilerimi biraz azaltsam iyi olacak…

33. yaş günüm:

Mutualist ve duygusal varlıklar olarak, rasyonel gerçekliğimizin fazlasıyla değişken olabildiğini fark ettim.

Pragmatik kavramlara tutunmadan, karşılıksız bir fikrin aydınlattığı hissel bir duruşun, sahiplenebilmek adına çok daha sağlıklı olduğu kanaatindeyim.

Realite örgümün romantik bir dokuda hareket etmek istemesi ise beni bir yandan korkutuyor.

Bu düpedüz yalnızlık!

34. yaş günüm:

Çevresel ve içgüdüsel faktörlerin gölgesinden uzakta yaşarken artık tek korkum bir yandan da zamanın akıp gidiyor olması.

Özgür iradeden ırak bir yaşamın, böylesine rastlantısal olasılıklar üzerine inşa edilmiş olması kırık hayallerimi onarmamı güçleştiriyor.

35. yaş günüm:

Benliğin, kişisel bir algıda hissedilen anlık bir deneyim olduğunu; dolayısıyla, farklı gözlemciler nazarında bir gerçeklik olgusu taşımadığını düşünüyorum.

Bence, bir devran dönerken nesneler zamanı büküyor; ve biz, çoktan son bulduğumuzu anlayamayacak kadar zavallıyız.

36. yaş günüm:

Dünya, hassas kalpler için bir cehenneme dönüşürken; farkındalık temellerinde nefes almak, bu cehennemin içinde yalnız nefes almaya çalışmak gibi.

Asıl korktuğum şey ise; bir gün, bir daha hiç korkamayacak kadar anlamsız hissedecek olmak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir